Çocukken maddi olarak isteklerim hemen karşılanmadığında hayıflandığım zaman “beterin beteri var.” derdi annem. Empati açısından bakıldığında çok mantıklı ve faydalı bir söz olarak duruyor. Hala da çoğu zaman aklıma getiririm. Eminim bu sözü hepimiz bizi teselli etmeye çalışan birilerinden duymuşuzdur. Amacım bu sözün haklılığını tartışmak değil, bu düşünce tarzının bizi uğraştığımız işlerde, vereceğimiz kararlarda ne tür bir etki altına aldığıdır.
İhtiyaçların, insanoğlunun ilerlemesinde en önemli ateşleyicilerinden biri olduğunu düşünüyorum. Daha hızlı iletişime ihtiyaç duyduğumuz için postayı, daha da hızlısı için telefonu ve dahasını istediğimiz için dijitali geliştirdik. Veya bu ihtiyaçlar bu sonucu doğurdu. Aynı şekilde ulaşım ihtiyacımızı evcil hayvanlarla karşılarken hem hız hem de tasarruf için araçları, daha sonrasında gemileri ve uçakları kullanmaya kadar geldik. Bir süre sonra, yalnızca ihtiyaç tek başına yetmiyor tabi merak da lazım.
Beterin beteri vardır sözünün ters etkisi bu açıdan bakınca daha fazlası için uğraşmamıza biraz engel oluyor gibi geliyor. Daha iyisi için hırs yapıp daha çok çalışmaya çabaladığımda mutlaka bu sözü bir yerlerden duyuyorum. Burada demek istediğim kesinlikle halimizden memnun olmayalım değil. Belki de bu söz ilk kullanılmaya başlandığında gayet masumdu. Belki zamanla biz bu sözü yanlış yorumlamaya başladık. Kendi açımdan bakınca bu söz pek motive edici durmuyor. Sahip olduklarımız için elbette memnun olmalıyız ama daha iyi imkanları da merak edip peşinden gitmek gerektiğini düşünüyorum. Tabi bu benim kendi motive aracım. Doğruluğunu kesin bir biçimde savunamam.
alo, alo…
Bir örnek vermek gerekirse, bir an için Graham Bell’in patentini aldığı telefonun hiç gelişmediğini düşünelim. Günümüze basit kaçan bir kablo yapısı ve diyafram sistemi ile iletilen frekans aleti. Bu haliyle dönemine göre muhteşem duran bu aleti sesi alıcı ve verici olarak iki parça haline getiren Edison’un, radyo dalgaları üzerinden iletmeye çalışan Marconi’nin (aslında fikrin mucidi Tesla) bütün bu çabalarına gerek duymayıp mevcut haliyle telefonu kullanmaya yetinmeyi istediklerini bir düşünün. Belki de bu yazıyı yazdığım iphone’u göremeyebilirdik.(yazar burada iphone’um var demek istiyor olabilir.)
Bu örnek belki anlatmak istediğimle tam örtüşmüyor olabilir. Fakat beterin beteri sözü yıllardır beynimize öyle işlemişki artık her gelişmeyi, hareketi veya çalışmayı etkiliyor. Öyle ki mevcut çalıştığınız işyerinde mutsuzsanız bunu anlattığınızda birçok arkadaşınızın “bu kadar takma o işe sahip olamayanlar var.” tepkisiyle karşılaşabilirsiniz. Şahsen benim öyle oluyor. Dediğim gibi bu sözün yarattığı düşüncenin etkisi işinizde, günlük hayatınızda, alışverişinizde hatta siyasi olarak algılanmasın ama vereceğiniz oyda bile etkisini gösterebiliyor.
Sonuç olarak bir hayalimiz varsa beterin beteri örneğiyle yetinmektense, iyinin iyisini düşünerek hareket etmemiz daha faydalı olabilir. Daha kötüsünü de görmemiz içinde bulunduğumuz durumun kötülüklerini eleştirmeye engel olmamalı.
Daha kötüsünü de görmemiz, içinde bulunduğumuz kötü durumu eleştirmeye engel olmamalı.
— erayaksoy (@erayaxoy) June 17, 2017